bugün

sevdiği entry'ler

ahmet şimşirgil in halil inalcık a mason demesi

Ülkede mason ilan edilmeyen bir ben kaldım galiba. Ne oluur beni 33. Dereceden mason yapın efem.. Halil inalcık'la ilgili böyle bir şey okumadım vallaxi. Önüne gelene mason deniyor anasını satayım. Mason localarını kapatan Atatürk'e bile mason diyor herifler..

Ahmet şimşirgil, ağır osmanlıcıdır ve sünni yobazıdır zaten.. inalcık'ı deli gibi kıskanıyordur, o yüzden sallamayınız dediklerini.

atatürk ne yaptıysa doğrudur ve asla sorgulanamaz

Boş söylemdir.

Atatürk'ün yanlışlarını eleştirmekten kastınız, atatürk'e mason veya ingiliz valisi demek. Bir de şu macar mankenle birlikte oldu yalanını uydurmak. Siz kime sitem çekiyorsunuz burada?? Kimsenin kimseye taptığı yok. Atatürk'e minnet duyma ve onun yolunda gitme var. Siz ise bunu tapma olarak algılıyorsunuz.

Kimin kime körü körüne taptığı ve biat ettiği belli kardeşim. Biz kemalistlerin lideri ve rehberi atatürk'tür. Algı kasma peşindesiniz yine.

Kendi adıma konuşayım, kimse benim peygamberim veya tanrım değildir. Hiçbir varlığa da tapmam.

kemalist teorisyen magicovento ikilisi

çok ayıp eden ikilidir.

muhalefet edecekseniz, sadece chp'nin çizgisinde muhalefet yapacaksınız tamam mı çocuklar? aksi takdirde aktroll ilan edilirsiniz, hatta siyasal islama hizmet ettiğiniz bile söylenebilir.

hele kürtleri ve hdp'yi hiç eleştirmeyeceksiniz tamam mı?
chp'nin hdp ile nasıl yakınlaştığını, canan kaftancıoğlu'nun yaptığı soysuzlukları eleştirirseniz ağzınıza acı biber sürerim.

bu ülkede tek mulahefet var o da chp-hdp ittifakıdır.

bu ittifakı sakın eleştirmeyin tamam mı çocuklar?

sezgin tanrıkulu'nun cezaevinde ziyaret ettiği pkk'lıları ve fetöcüleri de görmezden geleceksiniz.

özgür özel'in pkk kanalında canlı yayına çıktığını söylerlerse de hemen onlar da osman öcalan'ı trt'ye çıkardı diye savunacaksınız tamam mı?

hah aferin.

işte o kadar.

hadi şimdi bu yukarıda çizdiğim şablona göre muhalefet yapın da chp görünümlü kürtçü hdp'lilerin ağzının tadı kaçmasın...

komünizm

amacı ülkeyi parçalamak isteyenlerin büründüğü maske.

herkezin haklarının eşit olmasını sağlayan ve kula kulluk etmeyi şiddetle reddeden bu sistem hep amacı kötü olanlar tarafından maske niyeti ile kullanılmıştır.

peki neden pkk komünizm maskesini kullanmıştır ?

kendine yandaş arayan pkk, kürtlere "bizler kardeşiz, türkler kalleş" sözlerini sıralayıp bir de kürtlerin düşüncelerini ve görüşlerini tamamen kendilerine * odaklamak için kardeşliğin ve birliğin simgesi kızıl bayrağı işin içine sokunca bunca zamandır uğruna boykot verilen, hakkını savunan insanların sım sıkı tuttuğu kızıl bayrak aniden terörizm ile eş anlamlı kullanılmıştır.

pkk yani kürdistan işçi partisinin komünizmi kamuflaj olarak kullanması ise türkiye'de komünizm eşittir terörizm ve komünist eşittir terör örgütü üyesi görüşünün ortaya çıkmasına neden olmuştur *.

halbuki amerikan mermileri ile askerlerimizi öldüren, rus mayınları ile bacak kopartan, ayrıca ermenileri kendi içlerine katıp bir ermeni-kürt kuvvetleri oluşturmaya çalışan * pkk'nın kendini kızıl renklere bürümesi ironi değil midir ?

işte bu ülkede bu yüzden işçi bayramı ve nevruz rahatça kutlanamıyor. ellerine emeğin ve birliğin bayrağı olan kızıl bayraklı işçiler, öteki ellerinde ise cesaretin, bağımsızlığın ve gururun simgesi olan türk bayrağının görmezden gelinmesini sağlıyor. adeta kırmızı rengi görüp çıldıran bir boğanın gazabına uğruyor haklarını savunan işçiler, ve yine kan yine acı.

terörizm denen kan içici canavar bu ülkede bitirilmediği sürece sosyal demokrasi, işçi hakkı ve birliğin adı olan komünizm türkiye'de malesef terörizm ile eşanlamlı kullanılacaktır.

----------------------------------

eğer türkiye cumhuriyeti sosyalist bir sistem ile "atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı" bir şekilde yönetilirse alın size sonuç.

bir insanın en doğal hakkı yaşama hakkıdır.
sağlık hakkı: ücretsiz.
fakat günümüz türkiye'sinde hastane parasını ödeyemeyen hasta rehin tutuluyor.

bir insanın en doğal hakkı eğitim hakkıdır.
eğitim hakkı: ücretsiz.
fakat günümüz türkiye'sinde har(a)ç parasını ödeyemeyen öğrenci okuldan atılıyor.

bir insanın en doğal hakkı güvenlik hakkıdır.
güvenlik hakkı: en üst seviye.
bireylerin güvenliği devlet tarafından sağlanmalıdır, gelişmiş bir ülkenin polisi olay yerine çok kısa sürede intikal ederken türkiye'de bu olay saatleri buluyor bazen.

komünizm

emek konusunda bir sorun yaşanmakta. siz bir işletme açtığınızda sermaye koyarsınız. amaç nedir; mal ve hizmet üreteceksiniz ve elbette kâr edeceksiniz. ortaya sermaye koyduğunuzda bu sermayeyi kaybetmeyi de göze alırsınız. bu risktir ve azımsanacak bir şey değildir. ister emek diyin ister demeyin ama ortada bu gerçek var. bunu ister birey alsın, ister sosyalist bir toplumda devlet alsın farketmez, ortada bir risk vardır. kaybettiğinizde siz tüm sermayenizi kaybedeceksiniz, işçi sadece işini kaybedecek. emek kafa ve kol diye birini diğerine üstün kılarak ayrılmaz zaten. bunlar yapay şeyler. dünyada böyle bir problem yok. eşitlik diye bir problem de yok. çünkü ekonomik eşitlik yok. hiçbir sistemde olamaz (bir doktorun bir ameleyle benzer seviyelerde kazanması belki eşitliktir ama düpedüz de adaletsizliktir).

eşitlik, sistem ve onun açıklarıyla ve o sistemdeki bireylerle ilgili bir sorun. diyelim ki mükemmel uygulanmış, otoritesi tamamiyle insancıl ve hakkaniyetçi (bkz: bulursanız bize de gönderin) bir sosyalist sistemdesiniz ve devlet, emeğin karşılığını düzgün paylaştırıyor. bunu anlayabilirim. ama böyle bir uygulama yok. çin'e, daha öncesinde rusya'daki sosyalist adıyla anılan uygulamalara baktığınızda buradaki sistemde paranın paylaştırılmadığını kör göz bile görür. hadi kapitalizmde düzenbaz işverenler var da parayı onlar yutuyor, kısmen haklı olarak attık suçu onlara. peki diğerlerinde bu ortak kazanç nereye gidiyor. onların işçileri kapitalist sistem içindekilere oranla daha az kazanıyorlar. gerçi ne kadar sosyalist kalabildikleri de tartışılır ya. bazı büyük şirketler oralarda ucuz emeği kullanıyorlar bolca. kısa ve öz şudur: kapitalizm karmaşıktır, dengesizdir. orada işini yürütebilen haksız kazanç elde edebilir falan filan, ama bu sistemi düzeltmek yerine, ne bugüne dek doğru dürüst uygulanabilmiş, ne de kanımca asıl problem sistemin çarklarında değil de otoritede olduğu için düzgün uygulanamayacak bir sistemi önermek bana hiç akılcı gelmiyor.

eğer bireylerin haksız kazanç elde etme çabasını bir yana bırakıp düzgün işleyen bir kapitalist sistemi konuşacaksak arkadaşlar, öcü gibi görülen patron kavramını unutacağız. devletin yükünü üstüne almış rekabet içinde büyüklü küçüklü işletmeler vardır. bu işletmelere sermaye sağlayan ortakları vardır. bunların kazançları para dolandığı için tüm sisteme akar. yani işçiler çalışır para da patronun cebine gider diye bir şey yok. işletme çalışacak ve üretiminin karşılığı tüm havuza akacaktır. tüm sistem döngü içinde olmalıdır. elde edilen kâr dönüşüme girmelidir.

ayrıca bu iş sadece sermaye koymak da değildir. bu bir yönetim işidir. sizin yerinize bu işi daha ehil olanların yapıyor olması sizin değerinizi alçaltmaz. siz olmasanız o işletme olmayacak. işletme sermayedir ve sermaye sizsiniz. siz devletin yapacağı bir şeyi üstleniyor ve merkezi otoritenin yükünü alıyorsunuz.

işletme kurmanın amacı üretimdir. yani topluma hizmet ederek kâr etmektir. bunu unutup sanki işçileri çalıştırıp onların kazandığını yiyen bir şeymiş gibi görmek abartıdır, yanlıştır. önemli olan bu işin hakedene hak ettiğini veriyor olmasıdır. işçiler kapitalist toplumda piyasa dengesinde emek-kazanç döngüsü tutturabiliyorlarsa işletme sahibi üzerinde hiçbir hakları yoktur. buradaki varolan haksızlıklar kapitalist sistemin dengesiz halinden kaynaklanır. rekabet serbest olduğu için, manipülasyon kolay olduğu için, sadece parayla para kazanmak mümkün olduğu için adaletsizlik, işsizlik ve gelir dağılımı problemleri had safhaya çıkabilir. bunlar olması idi kapitalizmi baş üstü ederdik zaten.

aynı işi devlet kurumu altında yapmanız size ne fark getiriyor işçi olarak anlayamıyorum. sizi devlet de sömürebilir. hatta merkezi otorite olduğu için, tek denge unsuru olduğu için çok daha meyillidir bu işe. bunu da sosyalist uygulamalarda görebiliriz. örneğin çin'de işçi emeğinin karşılığı düşüktür. neye göre düşüktür dünya şartlarına göre. hem yeterince özgür bir toplum olacak hem de dünya şartlarının bu kadar altında bir emek karşılığı ile işçi çalıştıracaksınız, bu mümkün değildir. onun içindir ki sosyalist olduğunu iddia eden tüm toplumlar açık baskıcı rejimlerle idare ediliyorlar. hatta dışarıdan yalıtılmış biçimde. dünyanın hiçbir yerinde internet'e yasak konulmuyor ama çin'de konulabiliyor.

bir de komünist düşünce yapısına sahip arkadaşların çoğunda gördüğüm bir durum var. hemen hemen tüm zenginleri * şerefsiz olarak nitelendirirler. evet biz milyon dolarlar görmedik hiç, ama bu milyon dolar kazananların hep de haksız kazandığını göstermez. kendi adaletsizliğimizi onların üzerinden çıkarmanın anlamı yok. adaletsizlik çoğu zaman onlardan kaynaklanıyor olabilir. ama bu hepsinin haksız kazanç elde ettiğini göstermez. burjuva falan bunlar hikaye.o sermaye koyan adam saf emekle ölçülecek bir iş yapmıyor, o adam zaten işletmenin kendisi. 50 milyon dolarlık bir işletme açmışsanız 50 milyon dolar kaybetmeyi göze almışsınız demektir. ve ortaya 50 milyon dolar koymuşsanız oluşturduğunuz işletmenin o sermayeye değecek üretimi ve kârı elde etmesi lazım. kâr sadece işletmenin kazancı falan değildir. kapitalist sistemde tüm ekonominin kazancıdır. tam anlamıyla bir diyalektik işliyor burada.

şimdi gelelim asıl konuya. sistem mistem hikayedir. sistemlerden çok bireyler önemlidir. durumu komple değiştirmek olayı değiştirmeyecektir. birileri aymazlık ve umursamazlıkla adaletsizliğin taşlarından biri olabilir. bu nitelik bireyin niteliğidir. bu adamı hangi sisteme koyarsanız koyun çalıp çırpacaktır. illegal yollar arayacaktır.sistemler buna asla çare değildir. bunlar hep olagelecektir. sosyologların, ekonomistlerin, siyasetçilerin bütün işi bu delikleri tıkayacak çareler üretmektir. insan hür ve eşit bir yaşamdan başkasını istemeyen bir makine değildir ve onu makine sayacak her sistem en başında hata yapmış demektir. insan bencildir, tamahkardır , ahlaksızdır. eğer bunlar olmasaydı bu kadar değerli olmazdı.

sınıfsız, devletsiz hür ve eşit bir düzen idealisttir ama realist bir varsayım değildir. tam anlamıyla olanaksızdır. bunlar hoş, ama bunları karşıtlarından bağımsız kıldığınızda anlamsız birer laf kalabalığıdır. herkes eşitse eşitlik anlamsızdır. ve insanın tabiatına aykırıdır. insanın tabiatı dengeyi sevmediğini göstermiştir. başka bir açıdan bu durum bir denge durumu değildir zaten. böyle bir toplumun büyük yığınlar halinde olabilirliği mümkün değildir.

ek olarak karl marx'ın ekonomik teorilerinden, sosyolojik tespitlerine kadar her düşüncesinde yaşadığı dönemi yok sayamazsınız. ki o dönem sanayi devriminin ve kapitalizmin bütün zararları ile ortaya çıktığı bir dönemdir. proleterya açıkça ezilmektedir. bugün sahip olduğu hakların tamamından yoksundur. karl marx buna karşı bir duruş geliştirmiştir doğal olarak. bugün ise hâlâ işçi sınıfı hakettiği yerde değildir ama aynı kapitalist toplumlarda o gün hayal bile edilemeyecek haklara sahiplerdir kağıt üstünde. bana bunlar işlemiyor diyerek itiraz edebilirsiniz. doğrudur da, ama tamamen değil. örneğin grev ve sendika hakkı sayesinde bugün bu ülkede bazı işçilerimiz, kamu görevlisi müdüründen daha fazla kazanmaktadır. orta ve alt düzey memurlarımız ise devletin otoritesine boyun bükmek zorunda kaldıkları için de işçilerin altında kazanmaktadırlar. bunlar kolay işler falan değil arkadaşlar, kimsenin elinde sihirli bir değnek yok, keşke olsa ama yok. teoriler çoğu zaman pratikte işlevini yitiriyor. atacağınız her adım aslında puslu bir hesaplanamamazlık ya da kestirilemezlik koridoruna doğru atılıyor.

unutmadan, server tanilli'nin * "21. yy sosyalizmin çağı olacaktır" söylemleri de arada karşımıza çıkar. gelecek sosyalizm çağıdır diyor da neye göre diyor. eğer köklü bir değişiklik gelecekse, bunu kim gerçekleştirecek? siz batı da insanların işler bu minvalde yürürken kapitalizmi bırakıp sosyalist bir düzeni seçeceğini neye göre varsayıyorsunuz? eğer bu batı da değil de doğu da olacaksa, pek de bir şey farketmeyecek demektir. orada bu tarz denemeler vardı zaten. ve japonya ya da güney kore ya da malezya gibi ülkeler batıdan daha fazla kapitalist eğilimliler neredeyse. ve hızla büyüyorlar. çin dediğiniz yer size göre zaten sosyalist değil artı olarak bugün serbest piyasada abd'nin tozunu attıran bir ülke. rusya denedi olmadı, kabul edilmiyor, uygulanamadı falan deniyor. afrika zaten sömürüleceği kadar sömürülmüş, orada bir şey olsa da dünyanın umuru olmaz. hatta biz günleri de tüketiyoruz yavaş yavaş.şimdi olay bu iken, bu halklar bu kadar kapitalist eğilimli iken ve özellikle batıda işler büyük oranda yolunda iken, niye sosyalizmi arasınlar? ayrıca son yüzyılda kapitalizm o kadar köklü yerleşmiş ve öylesine derin bir kılcal damar sistemi kurmuş ki, buna darbe vurmak sadece daha fazla kaos getirir. böyle köklü değişikliklerin olacağı düşünmüyorum.olacaksa birşeyler, kapitalist sistemlerde çalışan kesime dönük sosyalist eğilimli revizyonlar olacaktır ya da var olanlar daha kavileşecektir ve bugüne dek de böyle olmuştur zaten. dünyada özelleştirme öyle büyük oranda yapılmış ki, sistem tamamen devlet elinden çıkmış (kapitalist sistemde devlet işleyen hareketli piyasaya göre hantaldır, bu yüzden de özelleştirme kaçınılmazdır), serbest piyasa ekonomisi kökleşmiş. bunları kim değiştirecek, niye ve en önemlisi nasıl değiştirecek soruları bu büyük iddiaya sorulmayı bekliyor.

ben de şirinler (s* m* u* r* f*) gibi yaşamayı isterim. hatta bırakın istemeyi bayılırım. ama bir kaç sorunumuz var. birincisi öyle şefkatli bir şirin babamız yok ve nerden buluruz onu da bilmiyorum. ikincisi etraftaki kimse(ki onlar olmazsa anlamı yok) şirinler gibi iyi niyetli ve uyumlu gözükmüyor. bir de evleri mantardan yapmamız pek mümkün olmayacak galiba.

ben bir kez daha başa döneceğim ve söz konusu olacak hiçbir siyasal ideoloji tartışmasız haklı çıkacak bir biçimde savunulamaz diyeceğim. hepsinin teoride düşünceye uygun düşen ya da düşmeyen yanları var. ama varlıkları insan aklının ürünü, bunu unutmayalım ve son derece karmaşık olan insan ve yaşamı ile kıyaslandığında bu varlıkları son derece cılız. hele de teoride varolan şey pratikte uygulanmaya geldimi hiçbir zaman ortaya doğru dürüst bir şey çıkmıyor. çünkü insan faktörü herşeyi anlamsızlaştırıyor. dünya hızla değişiyor artık ve üretilen çözümler çok kısa süre işliyor. bugün işe yarıyor yarın yaramıyor. sosyalizmi, komünizmi bu kadar sayfa eleştirdik ya da övdük; belki hiç düzgün bir biçimde uygulanamamış, belki de zaten uygulanabilir değil. bütün bunlar bir yana, dünden bugüne hakim olan kapitalist sistemdeki çalışanlara dönük bir çok iyileştirme sosyalist fikirler olmasa idi bu denli hızla, belki de hiç olamayacaktı. bu açıdan yapacağını yapmış ve yapmaktadır sosyalizm. bu da bizi, farklı düşünenlerin olduğu bir dünyanın her durumda alternatifine göre daha anlamlı bir dünya olduğu sonucuna götürür.

not: yıllar yıllar önce yazdığım bir yazıydı. bir daha uğraşmak istemedim.

atatürk ün naaşı

--spoiler--
toprak bile kabul etmemiş dışarı atmış üzerine beton dökmüşler diyolla..
--spoiler--

ne güzel ya...
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, cahil olmak, her istediğini özgürce yazmak ne kadar güzel.

nasıl olsa bir dur diyen yok...

bakınız atatürk'ün naaşı betona değil, toprağa gömülüdür.

şöyle ki, atatürk 1938'de vefat etmiş, vefat ettikten sonra atatürk'ün naaşına tahnit işlemi yapılarak ve çelik bir tabuta konularak mühürlenmiştir.

ardından 4 kasım 1953 tarihinde atatürk'ün naaşı, anıtkabir'e nakledilmek üzre etnografya müzesinden çıkarılmış, naaş anıtkabir'e getirilmiş ve buradaki mozolesine yerleştirilmiştir.
mozoleye yerleştirme işleminde atatürk'ün yüzü açılmış, bozulmadığı görülmüştür.
ardından islami usullere uygun olarak ve dualar eşliğinde anıtkabir'deki mozolesine defni yapılmıştır.
görsel

atatürk'ün bugün yattığı mozolesine o gün türkiye cumhuriyeti'nin tüm illerinden, selanik'ten, kıbrıs'tan, buhara ve semerkant'tan, horasan'dan, pamir yaylasından(kırgızistan), tataristan'dan, kerkük'ten, vatan için sol gözünü bıraktığı libya'dan, tunus'tan, mekke ve medine'den getirilen topraklar serildi ve ulu önder'in cansız bedeni bu kutsal topraklarla bütünleşti...

yani senin utanmadan "toprak kabul etmedi" dediğin atatürk'ün naaşı işte bu topraklarla harmanlanmıştır.

uygurlar

görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
(img:#21039060)

2500 Yıl önce Uygur Türkleri;

yerçekiminden başka bir güç kullanmadan ve yerin altından suyu; Tanrı Dağlarının zirvelerinden başlayıp TURFAN HAVZASI'na kadar uzanan ve bu esnada Taklamakan Çölü'nün 60 km. boyunca 110 m. altından geçiren ve toplamı 5100 km. uzunluğundaki karızları inşa etmişlerdir. Bu dev eser, bugün için bile bir mühendislik harikasıdır.

Karız sözcüğü Öz Türkçe olup, yeraltındaki yağmur ya da kar izi-su yolu anlamına gelmektedir. Karızların başlangıç noktasına ya da ilk/baş kuyularına ise, baş kuduk/baş kuyu denmektedir. Pek çok karız su kanalları sistemindeki sözcükler Türkçe olup, günümüzde hâlâ kullanılmaktadır. Karızların yapımı sırasında açılan kuyular, yaklaşık 50-200 metre aralıklı olup, derinlikleri ise 5 metre ile 120 metre arasındadır. Karızların uzunluğu ise 5 ile 60 kilometredir. Uygur karızlarının toplam uzunluğu ise 5 bin 100 kilometredir. Bugün bu karız sisteminin yüzde 50’si hâlâ kullanılmaktadır.

Bu karızların aynısını Gaziantep, Van, Şanlıurfa ve iskilip kentlerinde görmek mümkündür.

Gaziantep’de “kastel” ismiyle anılan bu yapılar, şehrin merkezinde olup turistik amaçlarla yeniden düzenlenmiş ve ücretsiz şekilde gezebileceğiniz ve bilgi alabileceğiniz mekanlara dönüştürülmüştür.

Cemil Bayram

https://m.facebook.com/gr...ermalink/680361366014854/

ikinci abdülhamid

Sultan Hamit han tüm toprak kayıplarını ilk tahta çıkışında yaşamıştır, dönemi biraz okuyan biri Mithatpaşa ve yardakçılarının sultanı başa geçirdiğini, Sultan'ın ilk yıllarında bu kan emicileri dağıttıktan sonra iktidarı ele aldığını bilir kötü niyetli değilse. Tahtta olmakla iktidar olmak çok farklıdır, ilk dünya savaşında iktidarın çapsız ittihatçılarda olduğu ve savaşı kaybedince ihalenin saltanata kalması gibi düşünebilirsiniz. Mithatpaşa ve ekibinin rezilliklerini vaktimiz olursa yazarız belki buraya ileride.

Daha önce belirtmiştim, doğudan batıya nereye gitsem ulu Hakan'ın bir eseri var diye. Geçen tokata gittim ve yine bir eseri objektifime takıldı. Hayırla yad ediyoruz, Mekanı cennet olsun..

görsel

görsel

görsel

cepheden dönen oğlunu karşılayan azerbaycanlı baba

baba olmanın ne demek olduğunu, asker babası olmanın ne anlama geldiğini dünyaya göstermiş olan babadır.

gencecik evladını vatan için cepheye gönderen, evladı cephedeyken onun yolunu gözlerken binlerce kez ölen, ama dik duruşunu bozmayan, evladının şehit haberi geldiğinde "vatan sağolsun" demeye kendini hazırlamış bir baba...

ve evladı...
günlerce cephede, vatanı için, işgal altındaki topraklarının azatlığı için gece gündüz mücadele eden o soylu kahraman...

işte kahraman askerimiz vazifesini tamamlayıp evine, baba ocağına dönüyor ve askerimizi babası bu şekilde karşılıyor...
https://streamable.com/3l3yi8

bunun ne anlama geldiğini, ne demek olduğunu dünyada biz türklerden başka kimse anlayamaz.

askere gittiğimde, nizamiyede babamın beni teslim ettiği andaki ifadesini hiç unutamıyorum...dimdik duruyordu, ama içinden hüngür hüngür ağladığını görebiliyordum.
her telefonumda sesi titriyordu, her telefonu kapatışımda da hüngür hüngür ağladığını çok iyi biliyorum.
hele döndüğüm anı unutmuyorum. "sen dur evladım ben gelip alayım seni" demişti, yerinde duramamıştı ama ben heyecanlanmasın diye gelmesini istemedim ve evde beklemesini söyledim, geldiğimde beni ilk karşılayıp kucakladığı öptüğü anları tarifim mümkün değil...

zordur asker babası olmak, ama gururdur.
benim de evladım 19 yaşında. birkaç sene sonra o gururu, o duyguları ben de yaşayacağım inşallah...

türk ırkı varolsun...ne mutlu türküm diyene...

suriyeye savaş açsak esadı tutarım diyen chp li

aynı zamanda bunu da demiştir. tengrim, böylelerini chp'den def eyle. sülük gibi yapıştılar partiye, döl israfları.
görsel

büyük kürt medeniyeti

Aşina klanına aşina diyenler soğd ve çinli tarih yazıcıları oldukları bu klanın ilk üyelerinin hiçbir zaman kendilerine aşina demedikleri soğd ve çinlilerle temastan sonra kendilerine aşina olarak da seslenmeye başladıkları biliniyor zaten klanın gerçek ismi "türük" veya "türküt" şeklinde olduğu için şu an türkleri,kazakları,kırgızları türk kimliği içerisinde değerlendiriliyor çin kaynaklarında "tue-kiu" olarak anılan bu klanın iskit, soğd vs değil tiele olarak bilinen kuzey hiung-nu bünyesindeki bir kabileden geldiği han kitabı veya sui kitabında yazıyor anladın mı kürt

imadettin zenci miydi baktım zenci olduğuna dair hiçbir kaynak bulamadım varsa zenci olduğuna dair bir tanecik kaynak bırakır mısın kürt ama üzerine oturulan bir kaynak olmasın bu

Gel gelelim Selahaddin Eyyubi bir al-ezd isimli Yemenli Arap kabilesine bağlı revvadi aşiretine mensuptur kökeni Kürt değildir bu da kulağına küpe olsun Kürt.

büyük kürt medeniyeti

Zengileri zenci zanneden bir kürdün ayriyeten türk tarihçilerin soğdca'yı Türkçe'nin bir lehçesi kabul ettiğini iddia ettiği başlıktır

Bebeyim soğdlar için hiçbir türk tarihçi veya Türkolog hiçbir zaman türk demedi her daim doğu iran kavmi olduğu biliniyordu zaten yalnızca Türkçe birçok kelimenin soğdca'dan alındığı söyleniyordu olay bundan ibaret

iskitler mevzusu ise çok karmaşık uzun bir konu o sebepten yazmayacağım lakin hunların türk olduğunu artık dünya kabul etmiş sen etmesen ne olacak Kürt ?

He Türk'te de salak saçma alternatif tarih yazan yok mu maalesef var yok Hititler türk yok hurriler türk yok keltler türk yok moğollar türk diye fakat bunlar Kürt tarafı kadar da götten sallamasyon gitmiyor irani halklar iran coğrafyasına 2500 sene önce gelmiş adam bilmem kaç sene evvelki göbeklitepe kavmini kürtlerin atası sayıyor yetmiyor antik yunan ve çağdaş amerika'yı Kürtlerin kurulduğunu söylüyor bir şey diyince de faşist, ırkçı oluyorsun.

türkiye de türk yok yalanı

yıllar önce y haplogroup üzerine asyalı uruklarla (n, c3, ve q ele alınmış) ilgili yapılmış bir bilimsel makaleye dayandırılan götten uydurma iddianın aslıdır. yani türkiye'de türk yok tümüyle uydurma ve yalan bir iddiadır.

türkiye'de bunlar üstüne yapılan araştırma sonuçlarında çıkan %8'lik oranı gören bazı dallamalar da buna yeni gelin gibi sarılmışlardır.

oysa aynı araştırma diğer türk devletleri içinde yapıldığında da durum pek değişmiyor. kırgızlar'da %12, uygurlar %8, türkmen %9, azerbaycan türkleri %10, kırım tatarı %14.

pekiyi, bu n, c3, q nereden çıktı? nenetler %78 ile n grubunun en sık görüldüğü halk. c3 grubu ise en sık evenkiler'de görülüyor. q grubunun en sık görüldüğü halk ise güney amerika yerlileri.

kaynak: http://en.wikipedia.org/w...roup#Defining_populations

üstüne üstlük moğolistan'da, asya hun devleti'nden kalma 2000 yıllık 62 kurganda yapılan kazılardan çıkan iskeletler üzerinde yapılan deneyler sonucunda yazılan ancient dna tells tales from the grave'de de açık açık hunlar ile, günümüzde türkiye'de yaşayanlar da dahil olmak üzere, çağdaş türkler'in dna sekanslarının eş olduğu belirtilmektedir.

genome news network'ün haberi: http://www.genomenewsnetw...icles/07_03/ancient.shtml

türkiye de ırk bakımından türklüğün az olması

(#14600327) şu entaride güzelce anlatılmış.

tanım: yalandır. gayet de vardır. bazı insanlar hala ait olduğu oğuz boyunu bilmektedir. en basitinden Anadoludaki Yörük türkmenlerinin köylerine gidin, bir inceleyin. pkk'lıların salladığı bir yalandır bu.

malazgirt meydan muharebesi

görsel

"Malazgirt Meydan Muharebesi, Bizans'ın topraklarının yarısına mâl oldu. Anadolu eyaletlerinin hepsi Türklerin eline geçti; Bizans'ın kalan toprakları Boğaz sayesinde kurtuldu."

Colin McEvedy, Ortaçağ Tarih Atlası.

https://www.facebook.com/...6/posts/1766940870136143/

türkiye deki en ırkçı parti

ırkçılığın yanında ayrıca en gerçek dışı düşüncelere sahip, en manipülatif, en çatışma arzusu içinde olan parti hdpdir. diğer partilerde kızdıkları her şeyi daha azılı ve acımasızca yapan ve bu düşüncelere sahip olan parti de hdpdir. sadece bir tanesiyle konuşursanız bu ülkede barışa en uzak, en faşist insanlar olduğunu anlarsınız. barış, ezilen olmak vs. hdpnin insanları manipüle etmek için elinde oyuncak ettiği kavramlardır. yemeyin bunları, ne mal olduklarını hayal aleminde yaşamayan herkes biliyor zaten.